Barış İstedi, 22 Yıl Çalıştığı Üniversiteden Atıldı

Yazar / Referans: 
Beyza Kural
Tarih: 
09.02.2016

 

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şener, barış bildirisini imzalamasının ardından sözleşmesinin yenilenmemesi kararını yargıya taşıyacağını belirtirken "Çıkış yolu barış, demokrasi, özgürlük mücadelesini yükseltmemizden geçiyor" dedi.

Beyza Kural, İstanbul - BİA Haber Merkezi

“Bu kadar olacağını düşünmüyorduk. Hassas bir konuya dokunduğumuzun farkındaydık. Barış meselesi, Türkiye’nin içinde olduğu en önemli konu. Kürt meselesinin barışçıl çözümünü istemenin bazı fincancı katırlarını ürkütebileceğini düşünmüştük ama bu kadar açık şekilde akademik özgürlüğe, ifade ve düşünce özgürlüğüne aykırı değerlendirileceğini ve cadı avına konu edilebileceğini düşünmemiştik.”

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şener, Barış İçin Akademisyenler’in bildirisini imzalamasının ardından 22 yıldır çalıştığı Mersin Üniversitesi’nin sözleşmesini yenilenmemesi sonucu işten çıkarılmasını böyle yorumladı.

Üç yılda bir yenilenen sözleşmenin süresi bu sene 13 Ocak’ta doldu. Şener’in sözleşmesi, belgelerini zamanında teslim etmesine ve jüri ve bağlı olduğu İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi yönetiminin olumlu kararına karşın yenilenmedi.

Kendisine sunulan gerekçe, fakülte yönetiminin sözleşme bittikten iki gün sonra toplanması. Ancak bunun “bahane” odluğunun rektör tarafından da kabul edildiğini söylüyor.

Benzer durumdaki Yrd. Doç. Dr. Yasemin Karaca ile Şener'e sözleşmelerinin yenilenmediğine dair tebligatlar bugün (8 Şubat) gönderildi.

Aynı zamanda Eğitim Sen üniversite temsilcilik başkanı olan Şener ile bildiriyi imzalamasından işten çıkarılmasına uzanan süreci konuştuk.

“Rektörlük sözleşme yenileme süresini fırsat bildi”

Sözleşmeniz kaç yıllıktı? Son sözleşmenin yenilenmemesi nasıl oldu?

1994’ten beri Mersin Üniversitesi’nde çalışıyorum. Son altı yıldır yardımcı doçentim. Yardımcı doçentler üç yıllık sözleşmelerle çalışıyor. Bu yıl, ikinci uzatma süresi gelmişti. Rektörlük de fırsat bilerek sözleşmeyi uzatmadı.

Sözleşmenin uzatılması için çalışmalarımızdan oluşan bir dosyayı fakülteye sunuyoruz. Fakülte dosyayı incelemek üzere üç kişilik bir jüri atıyor. Jüriden gelen rapora göre sözleşme yenileniyor.

Ben de belirlenen süre içinde dosyamı verdim. Yayınlarım tamdı, istenen puandan daha fazla puanım vardı. Jüri raporu da olumlu geldi. Fakülte yönetim kurulu da raporlara istinaden süre uzatma kararı alıp kararı rektöre gönderdi. Rektörün imzalayıp onaylaması gerekirken imzalamadı.

“Gerekçe bahane”

Sözleşmenin uzatılmama gerekçesi olarak ne sunuldu?

Sözleşmem 13 Ocak’ta doluyordu. Fakülte yönetim kurulu 15 Ocak’ta toplanıp sözleşmemin uzatılması kararı almış. Benimle ilgili değil, iki gün geç toplanmış. Rektörlük de bu iki günlük gecikmeyi bahane etmiş.

Rektörlük imza meselesinden dolayı sözleşmeyi uzatmadı. Sunulan gerekçenin bahane olduğunu da kendisiyle görüşmeye giden akademisyen heyeti ile konuşmasında kabul etmiş.

Sözleşmemin bu döneme dek gelmesi ilk kurban olarak seçilmemi doğurdu. Rektörlük, imzacılar arasındaki isimlerin bundan sonra sırası geldikçe sözleşmelerinin yenilenmeyeceğini, doçentleri profesör yapmayacağını, kadro vermeyeceğini deklare etti.

"Olumlu karar veren jüri değiştirildi"

Eğitim Sen, Yrd. Doç. Dr. Yasemin Karaca’nın da benzer durumda olduğunu duyurdu. Onunla ilgili gelişmeler neler?

Jüri raporu olumlu gelmişti. Rektör jürisini bozarak yeni jüri atadı. Bu jürideki iki isim karşı imzacılardandı. İkiye karşı bir oyla olumsuz rapor geldi. Bugün ona da tebligat gönderildi.

“Barış mücadelesini yükseltmeliyiz”

Kararı yargıya taşıyacak mısınız?

Dava açacağız. Bu kadar tuhaf bir gerekçe ile uzaklaştırıldığım için hukuktan döneceğini düşünüyoruz ama asıl olarak siyasi mücadele söz konusu.

Çıkış yolu barış, demokrasi, özgürlük mücadelesini yükseltmemizden geçiyor. Orada iyi mücadele verebilirsek ancak bu durumu geriletebiliriz. Yoksa ülkenin gittikçe içine girdiği savaş ortamında demokratik ilkeler de hukuk da akademik özgürlükler de zaten çok büyük bir tehdit altında.

“Yapılanlar düşünce sınırımızın ötesinde”

Bildirinin yayınlanmasından bir gün sonra konuştuğumuzda YÖK ve cumhurbaşkanın açıklamaları vardı. Neredeyse bir ay geçmişken işten çıkarıldınız. Bir imza verdikten sonra işten çıkarılacağınızı düşünüyor muydunuz?

Ben de, sanırım arkadaşlarım da bu kadar olacağını düşünmüyorduk. Hassas bir konuya dokunduğumuzun farkındaydık. Barış meselesi, Türkiye’nin içinde olduğu en önemli konu. Kürt meselesinin barışçıl çözümünü istemenin bazı fincancı katırlarını ürkütebileceğini düşünmüştük ama bunun bu kadar açık şekilde akademik özgürlüğe, ifade ve düşünce özgürlüğüne aykırı şekilde değerlendirileceğini ve cadı avına konu edilebileceğini düşünmemiştik.

Düşünce sınırlarımızın ötesine geçti. Bu kadar faşizan iklime konu edileceğini düşünmemiştik. Hukuken de en azından bu yüzden, işimden edileceğimi düşünmüyordum. Soruşturma açılabilir ve buna gerekli hukuki cevabı veririz ama soruşturma bile açmadan, savunma almadan sözleşmenin uzatılmaması bel altından vurmak oldu.

Hakkımızda disiplin soruşturması açıldığına dair haberler çıkmıştı ancak hiçbirimize bugüne dek tebligat yapılmadı. (BK)