Prof. Dr. Özdemir Aktan'ın Beyanı

Yazar / Referans: 
Tansu Pişkin, Bianet
Tarih: 
21.02.2018

Hekimlik mesleği doğası gereği insan hayatını her şeyin önüne koyar ve asıl olarak ölümlerin durmasını önceler. Ben de hem bunca yıllık hekim hem de hekimlerin meslek örgütünün eski bir başkanı olarak insanların ölmemesi için ne gerekirse yapılmasının bu ülkenin öncelikli meselesi olduğuna inanıyorum.

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki görevinden Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Prof. Dr. Özdemir Aktan'ın Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalaması sebebiyle Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.

Ben bir hekimim. OHAL döneminde çıkarılan bir KHK ile ihraç edilmeden önce Marmara Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktaydım. Meslek hayatımın 40. Yılında hastalarımdan, öğrencilerimden, asistanlarımdan ve akademik çalışmalarımdan “Barış için Akademisyenler” metnini imzaladığım için uzaklaştırıldım. Çalıştığım bu dönemde benden daha genç olanlara sağlığı ve insanı anlatmaya çalıştım. Sağlığın bedensel, ruhsal ve sosyal olarak iyilik hali olduğunu vurguladım.

Bir hekimin görevinin hastalıkları ilaç veya cerrahi girişimler ile tedavi etmekle sınırlı kalamayacağını anlattım. Bir insan ölüyor ise bu hekimlerin ilgi alanındadır. Eğer kişi hastalıktan ölüyorsa elbette bu hekimin ilgi alanındadır. Ancak açlıktan, susuzluktan, iyi beslenememekten, barınma sorunlarından hastalanıp ölüyorsa bu da hekimlerin ilgi alanındadır. Benzer şekilde kurşunla ve bombalarla da ölüyorsa bu da hekimin ilgi alanındadır. Bu sözünü ettiğim durumların İstanbul’da, Diyarbakır’da, Şırnak’da, Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de, İsrail’de veya dünyanın herhangi bir noktasında olması da bu görüşü değiştirmez.

Bugün burada hekim olarak görevimi yerine getirdiğim, insanların ölmemesi için bir çağrıya imza attığım için yargılanıyorum. Daha önce de bu ülkede barış isteyenler yargılandı. Barış istemi bir hekimin asla vazgeçmeyeceği bir taleptir.

Söz konusu bildiri ile sokağa çıkma yasağı bulunan ve çatışmaların olduğu yerlerde yaşam hakkı başta olmak üzere, özgürlük ve güvenlik hakkı istenmektedir. İşkence ve kötü muamele yapılmaması, hukuk ile koruma altına alınmış tüm hak ve özgürlüklere yönelik ihlallerin ortadan kaldırılması, ihlale neden olan sorumluların tespit edilmesi ve yargılanarak cezalandırılmaları istenmektedir. Vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesi, kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulması talep edilmiş, bu talepler yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temasların sürdürüleceği ifade edilmiştir. Bildiri ile sadece var olan hükümet politikalarına ilişkin eleştiriler değil aynı zamanda diyalog ve çözüm çağrısını içeren talepler de anlatılmaktadır.

Ben TTB bünyesinde gençlik yıllarımdan beri çalıştım. Dört yıl İstanbul Tabip Odası Başkanlığı ve dört yıl da Türk Tabipleri Birliği Başkanlığı yaptım. Halen de oda çalışmalarında aktif olarak yer almaktayım. Savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğu benim yönetici olduğum dönemde, benden önce ve benden sonra da dile getirilmiştir. Halkın daha sağlıklı yaşayabilmesi, tam iyilik haline ulaşılabilmesi çatışmalar ile imkansız hale gelir. Bu nedenle, askeri çatışmalar ve iç savaş süreçleri de dâhil olmak üzere savaşa karşı tutum almak, sağlığın ön koşuludur. Nitekim hekim örgütleri tarafından hazırlanan bildirge ve kararlarda da insan hakları ihlallerinin tespiti ve üzerine gidilmesi konusunda genel hekim tutumu çerçevesinde; bedence, ruhça ve sosyal yönden tam bir iyilik haline ulaşılması imkânını ortadan kaldıran savaş, bir halk sağlığı sorunu olarak tariflenmekte ve barışın tesisi öncelikli bir faaliyet alanı olarak belirlenmektedir

Kısa bir süre önce TTB yöneticileri “savaş bir halk sağlığı sorunudur” dedikleri ve barışı savundukları için göz altına alındılar. Bir hekimin ve hekimleri temsil eden meslek örgütünün bunu dile getirmesi kadar doğal bir durum olamaz. Aksini söyleyen bir hekim eğer varsa o hekim göz altına alınmalıdır. Benim de bir süre yöneticilik yaptığım bu kurumu değerli kılan ise yöneticilerin evrensel tıp ve etik kurallarından sapmadan doğruları savunmalarıdır. TTB yöneticileri yıllar önce idam cezasına karşı çıktıkları için yargılandılar. Görevi yaşatmak olan hekimin idam cezasının hiçbir aşamasında yer almaması gerektiğini savundukları için yargılandılar. Zaman onları TTB yi haklı çıkardı. Bu süreç sonunda da barışı savunanlar haklı çıkacaktır.  

Hekimlik mesleği doğası gereği insan hayatını her şeyin önüne koyar ve asıl olarak ölümlerin durmasını önceler. Ben de hem bunca yıllık hekim hem de hekimlerin meslek örgütünün eski bir başkanı olarak insanların ölmemesi için ne gerekirse yapılmasının bu ülkenin öncelikli meselesi olduğuna inanıyorum. Bir kez daha ve ısrarla Kürt sorununda çözüm için adımların atılmasını, barışın sağlanmasını ve daha fazla insanın ölmemesini istediğimi yineliyorum.

(ÖA/TP)

Kaynak: http://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/194530-prof-dr-ozdemir-aktan-in...