Soruşturma açılan akademisyen: Ok yaydan çıkmıştır

Tarih: 
08.02.2016

 

 

 

DİYARBAKIR (DİHA) - Kürdistan'da devam eden saldırılara karşı "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildiriye imza attığı için hakkında soruşturma açılan akademisyenlerden Dr. Ersin Vedat Elgür, "İmza atan tüm akademisyenler özür dileyip imzalarını geri çekseler dahi ok yaydan bir kere çıkmıştır. Dolayısıyla özür talebi sadece ve sadece siyasal bir diz çöktürme manevrası, politik iktidarın galibiyet arzusunun gürültüsüdür" dedi.

AKP iktidarının Kürdistan'daki soykırım uygulamalarına imzaladıkları barış bildirisiyle "dur" dedikleri için Cumhurbaşkanı Erdoğan öncülüğünde başlatılan linç kampanyası ile hedef gösterilen ve haklarında soruşturmalar başlatılıp, görevden uzaklaştırılan yüzlerce akademisyenlerden Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Ersin Vedat Elgür, yaşanan süreci değerlendirdi. 

Bildiri sonrası yaşanan gerilimin, yarı başkanlık statüsünün yargı, yasama ve yürütme faaliyetlerine rahatlıkla sirayet edebildiğini gösterdiğine dikkat çeken Elgür, "Diğer yandan neoliberal bir saldırganlık aracılığıyla 'orta sınıfın' proleterleştirilmesi politikalarını ve nihayetinde de hem sistemin kıyısında kalmış yoksul halk kitlelerinin bir hınç ahlakı ile siyasal İslamcı ve muhafazakâr bir siyaset pratiğinin arkasında birleşmesini, hem de bu hınç aracılığıyla hiç ulaşamayacaklarını düşündükleri bir yaşam biçimine karşı asketik bir dinsel yaşam formuna doğru geri çekilmelerini sağlayarak, bir taşla çok fazla kuşun vurulmasını sağlayan bir tartışmanın yaratılmasını sağlıyor" dedi. 

'Bütünlüklü bir politik eleştiri kriminalize ediliyor'

Bildirinin ifade edilmesini "ifade özgürlüğü" ya da "aydın tavrı" bağlamına yerleştiren açıklamaların iyi niyetli olsa da Sur, Silopi, Nusaybin gibi yerlerdeki olayları ve bir bütün olarak Kürt sorunundaki "güvenlik" ve Ortadoğu odaklı politik eleştiriyi örtmemesi gerektiğine vurgu yapan Elgür, "Zaten mevcut tüm bileşenleri ile iktidar, bildirinin içeriğini hendek ve çatışmalar ile bildirinin muhatabının tek taraflı olması meselesine sıkıştırmaya çalışıyor. Dolayısıyla Kürd'ün kendisini ulus olarak inşa etmesinin sadece kimlik formlarının ötesinde yeni bir yaşam formu olarak Ortadoğu'da örgütlemesinin anlamı tartışılamıyor. Bütünlüklü bir politik eleştiri kriminalize edilmek suretiyle siyasal alanda, kamusal muhataplıktan yoksun bırakılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla, bildirinin kamuya açık sunuluşunun olanağının olup olmaması tartışmasıyla Kürt sorununun gelmiş olduğu biçimin tartışılmasını birbirinden ayırmayan bir dil tutturmalıyız" diye konuştu. 

'Ok yaydan bir kere çıkmıştır' 

Tedirgin olmanın, geri çekilmenin, özür dileme tavırlarına karşı gösterilen reflekslerin, yapısal bir tartışmayı gittikçe kişisel bir odağa endeksleyeceğine ve ikinci düzeyden bir cadı avına neden olacağına işaret eden Elgür, "Bundan kaçınmamız gerektiğini düşünüyorum. Akademisyenlerin kimi, imzalarını geri çekebilir, kimi insanlar özür dileyebilir ama akademi özür dilemez. Keza, bu ve benzer etkili imza kampanyalarında söylenen söz dolaşıma sokulduğu andan itibaren artık tek tek bireylerin taşıyıcılığından sıyrılır. Bilincin kolektif bilişsel kapasitesinin uzamında iş görmeye başlar. Bu uzamda ne özür dileyecek ne de özür dilenecek öznelerin karşılaşmasından bahsetmek mümkün değildir. İmza atan tüm akademisyenler özür dileyip imzalarını geri çekseler dahi ok yaydan bir kere çıkmıştır. Dolayısıyla özür talebi sadece ve sadece siyasal bir diz çöktürme manevrası, politik iktidarın galibiyet arzusunun gürültüsüdür" ifadesinde bulundu. 

'Kimi zaman tekil bir örnek evrenselin tüm içeriğini temsil eder' 

Politik bir mücadele ve karşı çıkışın, pratik biçimlerini, sadece söz aracılığıyla yapılmış çıkışların bile hakaret ve linç tehditleriyle karşılandığı bütünlüklü bir politik sorunla karşı karşıya olunduğuna dikkat çeken Elgür, şöyle devam etti: "Bu karşı çıkışın Kürt sorunu dolayımıyla vücut kazanması ve belirginleşmesi ise Kürtlerin siyasal pratiklerinin sürekliliği ve Ortadoğu'da demokratik bir uygulamayı inşa etme arzularıyla açıklanabilir. Kimi zaman tekil bir örnek evrenselin tüm içeriğini temsil edecek bir biçim alır ve kuram ya da kavram, veyahut entelektüel faaliyet bunun üzerinde iş görür. Bu tartışmalar açısından bakıldığında diktatörün siyasal bir kategori ve itham, oysa 'alçak' ya da 'haysiyet yoksunluğu'nun kişisel bir hakaret olduğunu unutmamak gerekir. "