Nihan Aksakallı'nın Esas Hakkında Mütalaaya İlişkin Beyanı

Yazar / Referans: 
Tansu Pişkin, Bianet
Tarih: 
21.02.2019

"Güneydoğu’da yaşananlara bir çığlık olarak imzalanan metin hiçbir yarayı saramadı ama, tek ortak noktası vicdanları olan insanlardan oluşan kocaman bir dayanışma olarak tarihe izini bıraktı."

İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nden Yrd. Doç. Dr. Nihan Aksakallı'nın Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalaması sebebiyle Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada esas hakkındaki mütalaaya ilişkin beyanını yayınlıyoruz.

Sayın Mahkeme Heyeti;

Karşınızda 17.10.2018 günü mahkemenizin savcısı Hamit Sucu’nun esasa ilişkin sunduğu mütalâaya karşı beyanda bulunmak üzere bulunuyorum.

Mahkemenizin Savcısı Hamit Sucu tarafından yazılan esasa ilişkin mütalâada Bese Hozat’ın, 22 Aralık 2015’te “medya aracılığı” ile yaptığı bildirilen “açıklama”ya dayanılarak suçlanıyorum.

Suçum; bu “açıklama” ile alınan talimat sonrası “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı metnin hazırlanıp basın ve yayın yolu ile yayılması. Bese Hozat’ın adını ben ve benim gibi bir çoğumuz, ilk kez; “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı metnin kamuoyuna açıklanmasından sonra, akademisyenlerin yaşadığı hak ihlallerinin anlatıldığı, 11. Mart 2016 günü yapılan basın açıklamasının ardından, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nun talimatıyla, 15 Mart 2016 günü gözaltına alınan arkadaşlarımızın (Esra Mungan; Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy) sevk edildiği Nöbetçi Hakimliğin tutuklama kararında duyduk.

Ardından Cumhuriyet Savcısı İsmet Bozkurt tarafından bu metni (“Bu Suça Ortak Olmayacağız”) imzalayanlardan 1128’imiz için yazılan, 17 sayfalık iddianamede gördük. Sonra da mahkemenizin esasa ilişkin mütalâasında tekrar karşılaştık. 

Bu “açıklama”yı ise ne dört arkadaşımız (Esra Mungan, Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy, Meral Camcı, 13. ACM, 2016/65 E) için açılan davanın iddianamesinde, ne de bize hazırlanan (2017/4698 esas numaralı) iddianamede okuduk. Suçlamalara konu edilen “açıklama”yı ancak, adını ilk duyuşumuzdan 3 yıl 3 ay sonra, aynı nedenle yargılan arkadaşımız Doç. Dr. Cem Özatalay’ın 26 Haziran 2018 günü, 34. ACM’deki beyanından öğrendik.

Dr. Özatalay’ın yaptığı araştırmaya göre; kapatılan bir televizyon kanalına (Med Nûçe televizyonu) yapılmış bir açıklama idi ve bu nedenle yayının kaydına artık erişilemiyordu. İnternette yasaklı bir haber ajansında yer alan habere [Fırat Haber Ajansı (ANF)] ancak VPN ile ulaşan Dr. Özatalay beyanında “Doğrusu bu haberi okuduktan sonra Bese Hozat’ın bu açıklamasının dosyamıza neden konmadığını daha iyi anladım.

Çünkü Hozat savaş, ayaklanma çağrısı yapmış, bizler barış ve temel hak ve hürriyetlere saygı çağrısı yapmışız” sözleriyle, söz konusu açıklama ile “Bu Suça Ortak Olmayacağız” isimli metnin 180 derece birbirine zıt olduğunu ortaya koydu.

Esasa ilişkin mütalâanın verildiği duruşma günü (17.10.2018), Avukatımız Oya Meriç Eyüboğlu’nun, suçumuza delil olarak sunulan (ve henüz Dr. Özatalay’ın duruşması gerçekleşmediği için, bizim de içeriğini bilmediğimiz, ki o da başka bir ACM’dedir) bu açıklamada ne denildiğinin tespiti için savcılığa müzekkere yazılma isteği, heyetinizce reddedildi.

İşim gereği bilgi ve delil olmadan sonuca varamam. Tıbbi rapor yazamam. Hastaya tanı koyamam.  Hastalığa yakalanma olasılığı, hastalığın gidişi, yaşam süresi hakkında olasılık ve risk analizi yapamam.

Oysaki siz (heyetiniz) TCK’de suç olmayan bir eylem için yazılmış, anlatılan olaylar arasında hiçbir nedensellik bağı kurulmamış bir iddianameyi (2017/4698 E) kabul ettiniz. Bu beşinci duruşmamız. Savunmanımızın yaptığı bütün delil tartışmalarını reddettiniz. Tevsii tahkikati reddettiniz.

Delil yok, ispat yok. Olaylar arasında bağıntı yok. Ve aslında böyle bir suç yok.

Suç olmadığını Savcı Hamit Sucu esasa ilişkin iddianamesinde bildiriyor. Diyor ki “suç unsuru içermeyen bir bildiriye imza atmanın bireyin en temel ve demokratik haklarından biri olduğu bilinmekle beraber…” gerisi, kanâat. Bu kişisel kanâatlar üzerinden 7,5 yıl hapis cezası istiyor.

Ve siz, suç olmayan bir eylem için, birazdan muhtemelen hapis cezası vereceksiniz. Nereden biliyorum?

Burada olasılık hesabı yapacak kadar kanıtım var. Şimdiye dek aynı suçlama ile açılmış 643 davanın, görülen 1245 duruşması sonrasında toplam 101 kişiye hapis cezası verildi. Hiç beraat yok.

Bertrand Russel “herhangi bir konuyu incelerken ya da felsefesini düşünürken kendine yalnızca gerçeklerin ne olduğunu ve bu gerçeklerin ne anlama geldiğini sor.

İnanmak istediklerinin ya da inanılsaydı topluma faydalı olacağını düşündüğün şeylerin seni yönlendirmesine izin verme. Yalnızca gerçeklere bak” der.

Delil ve ispat olmadan gerçeklere nasıl varılır?

Bu metin suç değildi. “Sözde” suç yarattınız.  İddianameye karşı beyan vereceğim duruşma için hazırlık yaparken avukatıma: “neden barış istediğimi anlatmayacağım” demiştim.  Ama anlattım, anlattık.

Ben ve diğer arkadaşlarım verdiğimiz beyanlarda, hepimiz, kendi meslek ve hayat penceremizden bakarak neden barış istediğimizi anlattık. Endüstri Mühendisi ve matematikçi arkadaşım Yrd. Doç. Dr. Yonca Demir, 24 Ocak 2019 günü 28. ACM’de verdiği beyanında karaciğer hastalığından örnek vermişti, ben de ona ithafen matematikten örnek vereyim: aynı sayılar ve aynı işlemlerle aynı sonuçlar elde edilir. Bu nedenle çoğumuz birbirine çok benzer cümleler kurduk.

Hattâ, meslek etiği gereği, intihal olur diye, bizden önceki duruşmalarda başka birinin beyanında duyduğumuz benzer sözleri söylemekten vazgeçtik. 

Yaklaşık 300 kez verilen beyanlarda bu sözler bu odalarda yankılandı, 300 kez barış denildi. 

Mağdur olmamız için tekil davalar açıldı, ama mağduriyet değil bir kazanım oldu bu bize. Çoğumuz birbirimizi tanımıyorduk. 

Çağlayan’da birbirimizi tanıdık, arkadaş, dost, kardeş olduk. 161 gün boyunca Çağlayan’da yan yana geldik, bir arada kol kola, el ele durduk. Güneydoğu’da yaşananlara bir çığlık olarak imzalanan metin hiçbir yarayı saramadı ama, tek ortak noktası vicdanları olan insanlardan oluşan kocaman bir dayanışma olarak tarihe izini bıraktı.

Bir otomobil sürücüsü ve bir hekim olarak, taksirle yaralama ya da öldürme suçu nedeniyle mahkeme karşısına çıkabilme riskim hep oldu.

Böyle bir yargılanma sonucu suçsuz bulunup beraat etsem bile, bir canlıya verdiğim zarar nedeniyle, kendimi vicdanımın mahkûmiyetinden nasıl kurtaracağımı düşünürdüm hep.

Şimdi ise tam tersi bir durumda, hiç kimse zarar görmesin, kimse yaralanmasın, hastalanmasın, ölmesin diyerek yaptığım bir eylem nedeniyle (“Bu Suça Ortak Olmayacağız” adlı metnin imzalanması) suçlanıyorum.

Muhtemelen de birazdan cezalandırılacağım. Ama bilin ki benim vicdanım çok rahat. Herkese, ağır ceza mahkemesinde yargılandığı bir davada, böyle bir vicdan beraati diliyorum.

(NA/TP)

Kaynak: https://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/205718-nihan-aksakalli-nin-esa...