Yasemin Bulut'un Beyanı

Yazar / Referans: 
Tansu Pişkin, Bianet
Tarih: 
03.07.2019

"Her ne kadar bugün burada sanık kürsüsünde olsam da aslında o dönemde çok ağır ve acı bir sürecinde canlı tanığıyım ve aynı zamanda mağduruyum."

Dicle Üniversitesi Kimya Bölümünden Prof. Dr. Yasemin Bulut'un Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz. 

Sayın Mahkeme Heyeti,

Yaklaşık üç buçuk yıl önce internet üzerinden görüp imzalamış olduğum metinle ve beni bu noktaya getiren süreçle ilgili savunmama kendimi tanıtarak başlamak istiyorum.

Şanlıurfa-Siverek doğumluyum. 46 yaşındayım ve 40 yıldır Diyarbakır’da yaşıyorum. Bu süreninde 28 yılı önce öğrenci sonrada öğretim elemanı olarak Dicle Üniversitesinde geçti.

Akademik kariyerim boyunca lisans ve lisansüstü öğrencileri yetişmesine bilgi birikimimin el verdiği ölçüde katkıda bulunmaya çalıştım. Birçok projede yürütücü ve araştırmacı olarak görev aldım.

Yurtdışı deneyimim olmadı ancak imkânlar çerçevesinde, kendi çapımda yayınlar yaptım. Bu konu da çok mütevazi de olmayayım, Haziran 2019 tarihi itibari ile yayınlarımın aldığı toplam atıf sayısı 1949 ve h-indeksi 14’tür. Bu sayı ile Dicle Üniversitesinde, kuruluşundan bu yana yayınlanmış tüm yayınların içinde en çok atıf alan sıralamasında 1. sıradayım ve bu sıralamada ilk 4 te 3, ilk 7 de 4 tanesi benim yayınlarımdan oluşmaktadır. Diğer bir deyişle D.Ü’nin aldığı tüm atıfların (62625 te 1949 ) % 3,1’i benim adımı taşımaktadır.

Akademik kariyerim yanında evliyim ve 3 tanede kızım var. Çevreme karşı daima her konuda duyarlı bir insan oldum. Hayatım boyunca tavrı, tarzı, çizgisi, prensipleri, değerleri olan yani kısaca iyi bir insan olmaya çalıştım.

Sayın Başkan ve Heyet üyeleri,

Aslında ilk kez bir mahkemede sanık kürsüsünde bulunmanın, üstelik de insani ve vicdani duygularla attığım imzam nedeni ile suçlanıyor olmamın şaşkınlığı ve üzüntüsü içindeyim.

Bildiriyi neden imzaladım kısmına gelince: Her ne kadar bugün burada sanık kürsüsünde olsam da aslında o dönemde çok ağır ve acı bir sürecinde canlı tanığıyım ve aynı zamanda mağduruyum. Her gün bomba ve silah sesleri içinde yaşıyor olmak, yaşamın her an ölüme dönüşebileceği bir süreç, insanım diyen herkes için çok ağır, dayanılmaz, anlatılamaz bir süreçti. Böyle hiçbir şey yapamayan çaresiz bir anda internette barış talep eden bu metni gördüm.

Açıkça ifade etmek isterim ki hiç düşünmeden metnin üslubuna bakmadan, kelimeleri tek tek irdelemeden imzaladım. Bildiriyi ben yazmadım, kelimeleri ben seçmedim. Keskin bir dille yazılmış olabilir.

Sosyal bilimci ya da edebiyatçıda değilim. Ben bu imza ile sadece barışın ve huzurun tesis edilmesi talebinde bulundum.

İmza atma sürecinde yaşadıklarımızı daha iyi anlatmam için şunları ifade etmem gerekir. Fakültede bulunan odam tam Sur manzaralı. Arada sadece Dicle nehri bulunmaktadır. Her gün bomba ve silah sesleri içinde ve Sur’a baktığınızda yükselen dumanları gören bir manzara idi. Bazen bunların bir rüya bir kabus olması için dua ediyordum. Ama ne yazık ki değildi.

Elimden başka bir şey gelmediği için; belki çok küçük bir ihtimalde olsa bir ses olur da huzur sağlanır diye vicdanım gereği bu bildiriyi imzaladım. Tabi ki bunu vatandaşı olduğum devletimden talep ettim. Çünkü kısa süre önce barış içinde yaşamanın ne kadar güzel olduğuna tanık olduk. Sur sokaklarının yerli ve yabancı turistlerle dolduğunu gördük, güzel günler yaşadık.

Bire bir tanık olduğumuz çok yakınımızda yaşadığımız olaylar vardı. Çalıştığım Dicle Üniversitesi idari ve akademik personelin yaşadığı lojmanlarda bir binaya bomba düştü ve çatıda büyük hasar oluştu. Şans eseri can kaybı olmadı.

Başka bir örnek Sur’a yakın bir mahallede yaşayan bir öğretmen silah sesleri yoğunlaşınca çocuklarını daha güvenli bir odaya götüreyim derken çocuk odasına girdiği esnada camdan giren kurşunun hedefi oldu ve yaralandı.

Bir günde çalışmakta olduğum Fen Fakültesi binası, öğrenci laboratuvarları ve hatta benim odamın hemen alt katındaki meslektaşımın kaldığı oda da dahil olmak üzere bir çok oda kurşunların hedefi oldu. Öyle ki çalışma arkadaşlarımızın bazıları oturma planlarını değiştirip kitaplıklarını, dolaplarını pencereye siper ettiler.

Biz bir bakıma kendimiz, çocuklarımız ve yakınlarımız içinde endişe ediyorduk. Çocuklarım okul ve etüt merkezlerine gittiğinde çok ciddi endişe duyuyorduk. Üniversite sınavına hazırlanan kızımın dersleri çok kez iptal edildi, ya da biz veliler gönderme cesarettin de bulunamadık. Bunun dışında kalan zamanlarda bomba ve silah sesleri altında ders yapmak zorunda kaldılar. 

Savcılık tarafından hakkımda 14 sayfalık bir iddianame hazırlamış. 14 sayfanın sadece 3. sayfasında adımın geçtiği kısa bir bölüm var ancak o bölümdeki ifade de bana ait değil.

Savcılık iddianamesinde tarafıma yöneltilen suçlamalar hiçbir somut delille desteklenmemekte ve pek çok hatalı bilgi ve tutarsızlıklar içermektedir. Genel olarak niyet okumalardan ibaret olduğunu belirtmeliyim.

Bir hukukçu ya da avukat olmadığımdan, bu temelsiz ve asılsız iddiaların hukuki incelemesi ve anayasaya aykırılığının değerlendirilmesini işin ehli olan avukatıma bırakıyorum. Ancak anladığım kadarıyla iddianamede öne sürülen bazı suçlamaları huzurunuzda yanıtlamak istiyorum.

1. Söz konusu bildirinin hiçbir kelimesinde hiçbir örgüt zikredilmemiş, hiçbir örgüt övülmemiş, hiçbir örgütün propagandası yapılmamıştır. Bildirinin esas amacı barış talep etmektir.

2. Hiçbir yasadışı örgütle bağlantım olmadığı gibi ve imza atmak için de kimseden talimat almadım.

3. İddianamede bahsi geçen 10 Mart 2016 tarihli basın açıklamasına katılmadım.

4. İngilizce metne imza atmadım.

5. 21.09.2016 tarihli Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından talimat ile verdiğim ifade iddianameye yanlış aktarılmıştır. O ifademde tüm sorulara tek tek cevap verdim. Bütün sorulara “bir kez cevap vereceğim” demedim. İddianamede belirtilen ifadeyi (Tarafıma sorulan diğer sorular Anayasanın 25/2 maddesinde düzenlenen kimsenin düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanmayacağı yönündeki hükme açıkça aykırıdır.) kullanmadım. Oradaki ifademin dosyaya eklenmesini talep ediyorum.

6. Savcı, iddianamenin daha sonraki kısımlarında bildirilerin gerçek amacının anlaşılması için diye başlayarak 1980’li yıllardan başlayan çözüm sürecini de kapsayan birçok olayı kronolojik olarak sıralamış ve çok fazlaca niyet okumalarına yer vermiştir. Ama benim imzaladığım tek bir bildiri var ve bu anlatılan olaylarla ne ilgisi olduğunu doğrusu pek anlayamadım.

Barış bildirisini imzalayana kadar, Dicle Üniversitesi’nde hizmet verdiğim 23 yıl boyunca hakkımda hiçbir soruşturma açılmadı. Metni imzaladıktan kısa bir süre sonra ilk kez bir idari soruşturma ile karşılaştım. Bu idari soruşturma sonucunda “Kınama” cezası ile cezalandırılmama karar verildi ancak geçmiş hizmetlerim süresince başka hiçbir ceza almadığımdan dolayı bir alt ceza olan “Uyarma” cezasının uygun olduğuna karar verildi.

Sonra da 29 Nisan 2017 tarihinde çıkarılan 689 No’lu KHK ile ihraç edildiğimi öğrendim. Hemen ardından, 02. 05. 2017 tarihinde hakkımda Silahlı Terör Örgütüne üye olma suçu ile dava açıldı ve yapılan incelemeler sonunda 21. 11. 2018 tarihinde bu davada kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi.

Bir gecede bin bir emekle kazandığım işimi kaybettim.  Tüm özlük haklarım, sağlık desteklerim, seyahat özgürlüklerim elimden alındı. Benimle birlikte tüm aile fertleri de bundan nasibini aldı.

Şimdi ihraçtan bir gün önce kabul olmuş yeni bir konulu araştırma projemi öğrencilerimle birlikte laboratuvarda çalışıyor olacak iken ağır ceza mahkemesinde yargılanıyorum. Yaşadıklarımın haksız ve yargısız olduğunu belirtmek zorundayım. Ancak yine de adalete güveniyorum. Adaletin yerini bulacağına inanıyorum.

Ayrıca Ayşe Çelik’in başvurusu üzerine T.C. Anayasa Mahkemesinin 10.05.2019 tarihli verdiği “hak ihlali” kararının göz ününde bulundurulmasını talep etmekteyim. 

Sayın Başkan ve Heyet üyeleri,

Savcının da iddianamede belirttiği gibi (Burada hem fikiriz) suç unsuru barındırmayan bir bildirinin altına imza atmak demokratik bir haktır. Bu nedenle imzamın, tamamen insanî ve vicdanî bir sorumluluk gereği, düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde kullanılmış bir hak olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum.

Hakkımda beraat kararı verilmesini talep ediyorum. Aksi yönde bir karar verilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasını talep ediyorum.

(YB/TP)

Kaynak: https://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/210048-yasemin-bulut-un-beyani