“Oradan Bir Beraat de Bana Yazalım…”

Yazar / Referans: 
Demet Bilge Erkasap, Bianet
Tarih: 
23.09.2019

Kimyasal yağmur şüphesinden bir gün sonraki küresel iklim grevi, üç yıl adliyeleri aşındırdıktan sonra cep telefonu mesajlarıyla gelen beraat kararları ve bir soru: "7 çay kaşığı şeker ilave ederek çocuğuna kim süt içirir?"

Mühdan Sağlam: Siz güz diyorsunuz biz "Beraat Mevsimi". Pasaportlarımız ve hak kayıplarımız ve tazminatlarımız için başlangıç olsun. Hiçbir arkadaşımızın suçlu olmadığını kararların siyasi olduğunu biliyorduk. Ancak beraat mevsiminde sevince engel olunamıyor. "Oley ay" dediğim de oluyor.

Serdar Başçetin: Oradan bir beraat de bana yazalım lütfen! Barış istemek suç değildir demiştik ve sözümüzün de arkasındayız! En kısa zamanda okullarımızda, öğrencilerimizin yanında da olacağız umarım. Avukatım, sevgili Münip abiye (@munipermis) verdiği emek için çok teşekkür ediyorum.

Chris Stephenson: Ve beraat... Dayanışma gösteren herkese yüreğimden teşekkürler. Darısı haksızca yargılanan herkesin başına... Ve şimdi işe iade davası devam ediyor.

Cep telefonuna gelen beraat kararı

Yargı en başta söylemesi gerekeni üç yılın sonunda söyledi.  Barış istemek suç değildi ve daha soruşturma aşamasındayken kapatılması gereken akademisyen davaları tek tek beraat kararıyla sonuçlanmaya başladı…

Mahkemeler davaları sanıkların gıyabında dosya üzerinden görülen duruşmalarda toplu biçimde sonuçlandırıyor. Akademisyenler beraat kararını ise cep telefonlarına gelen kısa mesajlarla öğreniyor. Başından sonuna kadar yaşananlarıyla, hukuksuzluklarıyla Türkiye’nin hukuk tarihinde önemli bir yeri olacak akademisyen yargılamalarının… Geriye dönüp bakıldığında yüzlerce hocanın derslerinden, öğrencilerinden koparılıp mahkeme salonlarına taşındığı bir süreç okunacak.

Tansu Pişkin, ilk duruşmadan başlayarak akademisyen yargılamalarını takip etti. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde duruşmalarda yaşananlar, mahkemedeki beyanlar gün gün bianet’te yayımlandı. bianet’in akademisyen yargılamaları arşivine buradan ulaşabilirsiniz…

Kimyasal yağmur paniği ve küresel iklim eylemi

20 Eylül'deki küresel iklim grevi nedeniyle geçen hafta sayfalarımızda iklim krizine dair yazı ve haberlere çokça yer verdik. Sivil toplum örgütleri, sendikalar, siyasi partiler 20 Eylül öncesi greve katılım çağrısı yaptı. Ekolojik yıkımlara dur demek, hükümetleri iklim konusunda acil politikalar üretmeye zorlamak ve gezegenin insan eliyle yok edildiğine vurgu yapmak için bir araya gelme çağrısıydı bu.

Tam da eylem haftasında böyle bir küresel çağrının ne kadar gerekli olduğunu gösteren bir olay yaşandı. 

Çarşamba günü Tuzla'da deri sanayi sitesinin olduğu bölgedeki fabrikada yangın çıktı. 

Sosyal medyada ve whatssapp gruplarında dolaşan bir görsel kitlesel uyarıya dönüştü. Uyarı şöyleydi özetle: "Tuzla'daki yangın nedeniyle atmosfere karışan kimyasallar cuma günü beklenen (20 Eylül iklim grevinin yapılacağı gün) yağmurla yeryüzüne inecek..."

Bir şirket içi yazışma olduğu anlaşılan bu uyarı, birkaç dakika içinde Whatssapp'ta farklı beş kişiden aynı saniyede düştü önüme. O sırada ofis telefonumuzu arayan okuyucularımız panikle "kimyasal yağmura"  ilişkin bilgi almak istiyordu.

"Bilimin arkasında birleşelim"

Meteoroloji açıklama yaptı ve yangınla atmosfere salınan gazların cuma yağmuruna kalmadan bölgeyi terk edeceğini duyurdu.

İstanbullular küresel eylem grevine böyle bir kimyasal yağmur şüphesiyle gitti... Pınar Tarcan, cumartesi sabah saatlerinden itibaren grevi İstanbul'daki merkezi olan Kadıköy'den izledi

Fridays for Future (Gelecek için Cumalar) hareketinin Türkiye'deki katılımcılarından Atlas Sarrafoğlu ve Selin Gören okuduğu metin çok etkileyiciydi: "Yağmurların zehirli olmaması için ne yapmam gerektiğini bilmek istiyorum. Bunu tek başıma öğrenemem. Bana yardım etmelisiniz.

"Kimyasal kirliliği durdurmak konusunda bana yardım etmelisiniz. Bize yardım etmek için önce bizi desteklemelisiz. Bilimin arkasında birleşelim. Formül bu. Çünkü iklim değişikliğinin bir kriz olduğunu bilim insanları söylüyor."

Bir mektupta kelimelerin tükendiği an…

HDP eski milletvekillerinden Burcu Çelik Özkan, Kandıra F Tipi Cezaevi’nden gönderdiği mektupta zaman zaman yanında kalan kızı Asmin’le yaşadığı zamanları da anlattı. Evrim Kepenek’in haberleştirdiği mektupta özetle şöyle diyor Çelik – Özkan:

(…)

“Özelde de anneleri ile birlikte kalan çocuklar ile ilgili de çalışmalar yaptık. Zaman zaman bunun mecliste gündeme gelmesine de katkı sunmaya çalıştık. Tabii bu alanlarda çalışırken bir gün benim kızımın da o çocuklardan biri olacağını düşünmemiştim.

“Burada sizi ayakta tutan en önemli şey okumak... Her okuduğunuz kitap sizi başka dünyalara, düşüncelere sürüklüyor.

(…)

“Asmin'in 3. yaş gününden iki hafta sonra tutuklandım. Buraya kadar ne kadar rahat yazıyordum bir bilseniz ama şimdi kelimeler tükendi sanki. Kızım aslında benimle beraber kendi mücadelesini veriyor. Anneye en fazla ihtiyacı olan süreçte annesinden ayrı bırakılan bir çocuk...

“Düzenli olarak yanıma geliyor. En fazla bir hafta tutmaya çalışıyorum. Koşullar hiçbir yönü ile iyi değil. Düşünün, biz gelene kadar kadın olmayan bir cezaevi, çocuk için nasıl iyi olabilir?"

Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre hapishanelerde annesiyle birlikte kalmak zorunda olan 0-6 yaş arası çocukların sayısı 2017’de 624’tü…

"7 çay kaşığı şeker ilave ederek çocuğuna kim süt içirir?"

Gıda Mühendisdi Bülent Şık, “Mutfaktaki Kimyacı”da bu hafta çok okunan ve çok paylaşılan bir konuyu yazdı. Çocuklar için üretilen sütlerdeki şeker oranı...

Şık, "Çocuklar İçin Üretilen İçme Sütleri Aşırı Şeker İçeriyor" başlıklı ilk yazısında şu bilgileri verdi:

“Çocuklar için hazırlanmış sütler ilave şeker içeriyor Bu çerçevede bakıldığında çocuklar için hazırlanmış kakaolu, çikolatalı, çilek ya da muz aromalı çeşitli markalara ait içme sütlerinin yüksek miktarda ‘ilave şeker’ içermesi de bir sorun olarak görülmelidir. Sütün doğal yapısında olmayan, sonradan üretim sürecinde ilave edilen şekerden söz ediyorum. Büyük boy bir çay bardağına döküldüğünde ancak dolduracak bir sütün içine 7 çay kaşığı şeker ilave ederek çocuğuna kim içirir?”

Şık'ın Çocuklar İçin Üretilen İçme Sütleri Tüketicileri Yanıltıyor başlığıyla devam ettiği araştırmasında şu bilgiyi paylaştı: 

"Bu ürünlerin ambalaj tasarımlarının çocuklara yönelik olması ama içlerine katılan şeker miktarının bir yetişkine göre ayarlanması düpedüz tüketicileri yanıltmaktır."

Şık, "Ne Yapmalıyım" sorusuna da şu yanıtı verdi: "Pastörize, cam şişede satılan sütleri tüketebilirsiniz."

Şık'ın "Mutfaktaki Kimyacı" başlığıyla yayımlanan ve halk sağlığı açısından çok önemli olan yazılarını mutlaka takip edin...

 Manşet görsel: AA

Demet Bilge Erkasap

bianet - Atölye BİA Genel Yayın Yönetmeni. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Gazeteciliğe 1997 yılında Ulusal Basın Ajansı'nda (UBA) muhabir (adliye-toplumsal olaylar) olarak başladı. İntermedya Ekonomi dergisinde yargı muhabirliğine devam etti. 1999'da Radikal Gazetesi'ne geçti. Muhabirlik, istihbarat şefliği ve yazı işleri editörlüğü yaptı. Radikal'ın basılı hayatına son vermesinin ardından Vatan'da bir yıl politika editörü olarak çalıştıktan sonra Hürriyet Gazetesi'ne geçti. Hürriyet'te gündem-politika ve Ses Ver sayfasının editörlüğünü yaptı.

Kaynak: http://bianet.org/bianet/insan-haklari/213308-oradan-bir-beraat-de-bana-...