Veli Deniz'in Esas Hakkındaki Mütalaaya İlişkin Beyanı

Yazar / Referans: 
Tansu Pişkin, Bianet
Tarih: 
08.10.2019

"Bu davalara bakan birçok mahkemelerin araştırma ihtiyacı duymadığı "hakikatin" bir gün ortaya çıkacağına tüm kalbimle inanıyorum."

Kocaeli Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Veli Deniz'in Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Kocaeli Adliyesi'nde 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davada esas hakkındaki mütalaaya ilişkin beyanını yayınlıyoruz. 

(Deniz hakkında, bugün görülen ikinci duruşmasında beraat kararı verldi.)

Sayın başkan, Sayın Heyet Üyeleri;

İmzaladığım “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirinin kamuoyuna açıklandığı 11 Ocak 2016 tarihinden beri özel ve akademik yaşamımı derinden etkileyen ağır bir süreç yaşamaktayım/yaşamaktayız.

15 Ocak 2016 tarihinde sabahın köründe evimizden derdest edilip göz altına alınmamızla başlayan bu süreç, 1 Eylül 2016 tarihinde 672 nolu KHK ile kamu hizmetinden ihraç edilmemizle tepe noktaya ulaştı ve daha sonra her bir imzacıya ayrı ayrı açılan ceza davaları ile devam etmekte.

Bu davada sanık olan ben, kamu parası ile okumuş, önce öğretmen, sonra yüksek mühendis olmuş; Yüksek Öğretmen Okulu’nda aldığım eğitimin doğal bir sonucu olarak da hep kamuda çalışmaya gayret etmiş bir akademisyenim.

Bu nedenle beyanımın sadece mahkeme heyetine sunulan bir beyan metni olarak değil; başta aileme, meslektaşlarıma ve yetiştirip mezun ettiğim yüzlerce öğrencime karşı sorumluluğumun gereği olarak değerlendirilmesini isterim.

Sayın mahkeme heyeti,

Yargılandığım davadaki bu iddianamenin bu salonda iddia makamında bulunan savcı tarafından yazılmadığını, iddianamenin de keza heyetiniz tarafından kabul edilmediğini biliyorum. Bana gönderilen iddianame hatalı kopyala-yapıştır yapılmış olmalı ki çok özensiz hazırlanmış.

Meslektaşımız Aslı Odman’ın dediği gibi “akademik olarak en düşük notu vereceğimiz bir metin” olmuş.  Yaklaşık iki yılı aşkın süreden beri Çağlayan salonlarında birçok arkadaşımızın duruşmasını izledim. Bu süreçte çok olaya tanıklık ettim. Hukuk alanında ön lisans yapmış kadar kıymetli bilgiler edindim.

Avukatlarımız iddianamenin her bir satırını çürüttüler. Duruşmalarda gerçek hukuki avukat açıklamalarının, yorumlarının yanında, birçok mahkemede ne yazık ki hukuki ol(a)mayacak çeşitli tavır ve davranışlar gördük. Anayasa Mahkemesi'ni kararına kadar hiçbir mahkemeden beraat kararı çıkmadı. 15 ay ile 36 ay arasında cezalar verildi. HAGB uygulayan ve uygulamayan mahkemeler oldu.

Adaletin simgesi eskiden bana çok anlamlı gelmekteydi.  Benim “Adalet Hanım” olarak adlandırdığım, biri birine benzeyen Yunan mitolojisindeki Tanrıça THEMIS ve Roma mitolojisindeki adalet tanrıçası JUSTITIA ya dayandırılan ADALET sembolünün öyküsünü siz hukukçular biliyor olmalısınız. Bu iki tanrıçadan Themis’in gözleri kapalıdır ve Justitia’nın ise gözleri bağlıdır.

Bu öyküyü ilk okuduğum zaman GÖZLERİ BAĞLI olma hali ile GÖZLERİ KAPALI olma halinin farkının felsefi anlamından çok etkilenmiş, vayyy be demiştim. Bir mühendis olarak doğrusu “Terazi”nin “adaleti ve bunun dengeli bir şekilde dağıtılmasını” simgelemesini fazla önemsememiştim.

Çağlayan’da iki yılı aşkın zaman içinde tanık olduklarım karşısında üzülerek söylemeliyim ki binaya girerken “Bu Adalet hanımın gözleri bağlı olmasına rağmen ya görüyor, ya da terazisinin kalibrasyonu bozuk, yanlış ölçüyor” diye düşünmeye başladım.

Zira mahkemeler HAKİKATin araştırılması konusunda en ufak bir faaliyet göstermiyor, avukatların tüm talepleri reddediliyordu. Oysa, mahkemelerin sanığın lehinde ve aleyhinde olan tüm delilleri toplamak gibi sorumluluğu olması gerekiyordu terazinin dediğine göre.

Sayın başkan, Sayın heyet üyeleri,

Ben dava konusu olan “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı BARIŞ talep eden metni, o dönemde Cizre, Silopi, Nusaybin, Sur ve Şırnak gibi yerleşim yerlerindeki çatışmalarda gerçekleşen hukuk dışı fiillere son verilmesini ve 2015’te sona eren çözüm sürecine geri dönülmesini talep etmek amacıyla imzaladım.

Zira, ailesi Sur’da yaşayan ve onlardan haftalarca haber alamayan öğrencilerim, yakınları Cizre’de günlerce mahsur kalan komşularım vardı. HAKİKATin televizyonlardan bize gösterilenlerden farklı olduğunu anlayacak birikime sahip, 40 yılını doldurmuş bir mühendis akademisyen olarak sessiz kalamazdım. HAKİKATin er veya geç ortaya çıkma özelliği vardır.

Bu davalara bakan birçok mahkemelerin araştırma ihtiyacı duymadığı HAKİKATin bir gün ortaya çıkacağına tüm kalbimle inanıyorum. Örneğin, Şırnak’ta 3 Ekim 2015 tarihinde yaralı halde öldürülen birinin cenazesinin akrep tipi zırhlı aracın arkasına bağlanarak sürüklenmesi olayına ait HAKİKAT telsiz kayıtlarının bulunması ile geçtiğimiz hafta gazetelere haber oldu.

Sayın başkan, Sayın heyet üyeleri,

AYMnin “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzalayanlar için “Anayasanın 26. maddesinde yazılı düşünce özgürlüğünün ihlal edildiği” yönündeki kararını sizler de biliyorsunuz. Avukatlarımız gerekçeli kararı mahkemenize sundu. AYMnin bu kararından sonra birçok mahkemenin “Anayasanın 153. maddesi amir hükmü nazara alınarak CMK 223/ 2a maddesi gereğince” beraatkararı verdiği görülmektedir.

Mahkeme heyetinizin de süreci ve dosyayı iyi bildiğini düşünüyor, bu nedenle “dava konusu olan bildiriyi imzalamanın Anayasanın 26. maddesinde güvence altına alınan düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirmesini” ve BERAAT kararı vermesini veya DAVANIN DÜŞÜRÜLMESİ yönünde karar vermesiyle ülkemizde hukukun gelişmesi ve adaletin tecellisine katkı koymasını talep ediyorum. (VD/TP)

Kaynak: https://m.bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/214141-veli-deniz-in-esas-ha...