Barış için Herkes İnisiyatifi: Savaş yıkımdır, barış umuttur

Yazar / Referans: 
evrensel.net
Tarih: 
17.04.2016

"Savaş yıkımdır, barış umuttur" diyerek bir araya gelen Barış için Herkes İnisiyatifi üyeleri, kuşatma altındaki kentlerle dayanışmak amacıyla bir araya gelirken, düzenlenen forumda kuşatma altındaki kentlerinde yaşananlar anlatıldı. 

Barış İçin Herkes, "Savaş yıkımdır, barış umuttur" diyerek barışa ses vermek için Ankara'daki forumda bir araya geldi. ODTÜ Vişnelik Tesisi'nde yapılan forum, abluka ve sokağa çıkma yasaklarında çekilen görüntülerin ve raporların yer aldığı video gösterimiyle başladı. Ardından Barış İçin Herkes adına konuşan Sevinç Koçak, "Bugün gözlerimizin önünde sayısız Guernica yaşanıyor ve bunun karşısında toplumsal bir muhalefet geliştiriyoruz" diyerek devletin yıkım politikalarından ve karşısında geliştirilen birlikten bahsetti. 

'DİRENİŞTEN BAŞKA YOLUMUZ YOK'

Devletin, Barış İçin Akademisyenleri susturmaya çalışırken toplumsal muhalefetin bu denli ses yükselteceğini tahmin etmediğini belirten Koçak, Barış İçin Herkes'in bu noktadan doğduğuna işaret ederek, "Her yerden yara alıyoruz. Kürtler öldürülüyor, Ege'de mülteciler ölüyor. Translar öldürülüyor, kadına şiddet artıyor. Bunun karşısında birlik olmak gerekiyor. Direnişten başka yolumuz ve çaremiz yok. Yeni Guernicaları seyretmemek için hep birlikte harekete geçmek gerekiyor" diye konuştu. 

‘ÖZGÜRLÜKLERİ AYNI GÜN YARGILAYACAKLAR’

Barış İçin Akademisyenler Ankara oluşumu adına ise Nur Betül Çelik konuştu. Devletin katliamlarına izin vermek istemediklerine rağmen kendilerine bedel ödetildiğini söyleyen Çelik, bildirinin imzalanmasının ardından yaşanan süreci aktardı. 22 Nisan günü Can Dündar ve Erdem Gül'ün ifade özgürlüğünden, dört akademisyenin ise akademik özgürlükten yargılanacağına dikkat çeken Çelik, özgürlüğün her fırsatta savunulması gerektiğinin altını çizdi.

'AKLIMA İLK GELEN ARAP KEMERİ OLDU'

Açılış konuşmalarının ardından Metris Üniversitesi adı verilen oluşumun video gösterimi yapıldı ve "Savaş Yıkımdır/Savaşın Farklı Yüzleri" oturumuna geçildi. Bu oturumda, savaşın yıkımları üzerine Diyarbakır'dan ve Ankara'dan oluşumlar sunum yaptı. Sur içindeki yaşamın insan odaklı düşünülmesi gerektiğini söyleyen Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi'nden Herdem Doğrul, meselenin Sur'un da ötesinde bir ölçeğe çıkmış durumda olduğunu belirtti. "Acele kamulaştırma" kararına değinen Doğrul, "Cizre bugün yakıldı, bundan önce de yakılmıştı. Acele kamulaştırma çıktığında Amed'de konuştuğumuzda aklımıza ilk gelen Arap Kemeri oldu. Esad'ın yaptığı Kuzey Kürdistan'da da mı yapılmak isteniyor dedik" diye konuştu. 

'DİYARBAKIR, KARAKOLLARLA KUŞATILMIŞ KENT'

Diyarbakır'ın karakollarla kuşatılmış bir kent olduğuna dikkat çeken Doğrul, "Kente girdiğinizde sizi ilk olarak askeriye karşılıyor. Aslında bütün plan askeri temelliydi. Bir sabah uyanıyoruz Bağlar Sağlık Ocağı yok, yerine karakol yapılacak. Sur içinde her şeyi kaybediyoruz. Bizler de yerelde bu konuda çok eksik kaldık, 2009'da kentsel dönüşüm süreci başladığında oradaki süreci durduran halktı" diye belirtti. 

Savaş başladığında nasıl davranmaları gerektiğini bilemediklerini söyleyen Doğrul, "Bu nedenle hocalarımıza çok şey borçluyuz, bize yol gösterdiler" dedi.

'ÇIPLAK BEDENLERİMİZ ONURLARIMIZDIR'

Barış İçin Kadın Girişimi adına Candan Yıldız ise, yaşanan sürecin savaşı daha da cinsiyetçileştirdiğinin altını çizdi. Bölgedeki kadınların mücadelesinin yarattığı bir bilinç olduğuna dikkat çeken Yıldız, "Ekin Wan'ın çıplak bedeninin sergilenmesinin ardından yaratılan söz bir noktaydı. Çıplak bedenlerimiz onurlarımızdır. Cizre'ye ilk abluka kalktığında gitmiştik. Oradaki ruh hali güçlüydü. Devleti tanıyorlardı, nasıl mücadele edeceklerini biliyorlardı. Ama son ablukada böyle olmadı. Biz göçe karşı kadınların barış mücadelesini savunuyoruz. Göçe karşı dayanışmayı, yaşamı yeniden yerinde örgütlemeyi savunan bir kampanya başlattık" diye konuştu.

'DEVLETİN YÜZÜNÜ KÜRDİSTAN'DA GÖRDÜM'

Jin Haber Ajansı (JINHA) muhabiri Duygu Erol da Diyarbakır'da çalıştığında devletin yüzüyle ilk kez karşılaştığını söyleyerek, "Üç buçuk ayda 25 yaşıma kadar hiç görmediğim devletin yüzünü gördüm. Diyarbakır'a Beritan Canözer'in tutuklanması üzerine gittim ve gittiğimde ilk defa devletin baskısını gördüm" dedi. Gözaltına alındığında Kürdistan'da adaletin ve hukukun işlemediğini gördüğünü belirten Erol, "Özel harekat polislerince infazla tehdit edildim. Özgür basın çalışanları ölümle tehdit ediliyor, yaralı halde bile haber yapıyor. Halkının sesini duyurmaya çalışıyor. Gördüğüm, yaşanan her şeyi doğru bir şekilde aktarmamdı. Halkın haber alma hakkını düşünüyoruz hep" diye konuştu. 

BARIŞIN İNŞASI KONUŞULDU

Daha sonra Göçmen Dayanışma Ağı, hukuk örgütleri ve feminist oluşumların konuşmalarıyla devam etti. Endüstriyel futbola karşı Özgür Lig'den oyuncuların kısa futbol maçının ardından "Barış Umuttur/Birlikte Barışı İnşa Ediyoruz" oturumuna geçildi. 

‘KÜRDİSTAN'DA ANNELER GÜNÜ’

Oturumun ilk konuşması Barış Anneleri İnisiyatifi üyesi Songül Çelik tarafından yapıldı. Çelik, bu yılki anneler gününün Kürdistan'daki savaşta evladını kaybeden anneler ve annelerini kaybeden çocuklara ithaf edilerek bir araya gelinmesi için çağrıda bulundu. Asker ve polis annelerine seslenen Çelik, "Evladınızı tek adam için kaybetmeyin" dedi. (DİHA)

www.evrensel.net