Hamzaoğlu: Tehdit Kapıda Ama Önlem Alınmıyor

Yazar / Referans: 
Idris Sayılğan, Mezopotamya Ajansı
Tarih: 
04.11.2020

Salgın karşısında alınan önlemlerin yetersiz olduğunu, bunun vaka ve ölüm sayılarını arttırdığını belirten Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, tehdidin ciddi anlamda kapıda olduğunu ama buna rağmen hiçbir önlemin alınmadığını söyledi. 

Koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı mücadelede önlemlerin yetersizliği ve yapılan hatalar nedeniyle salgına yakalananların sayısı her geçen gün artıyor. Artışın en fazla yaşandığı illerin başında İstanbul gelirken Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 27 Ekim’de yaptığı açıklamada vakaların yüzde 40’nın İstanbul’da olduğunu söylemesi durumun vahametini ortaya koyuyor. Tehlikenin büyüklüğü ortadayken önlem almak yerine uyarı açıklamaları ile yetinilmesi ise bir yandan salgının daha fazla yayılmasına neden olurken diğer yandan yurttaşlarda tedirginliği arttırıyor.

Türkiye ve İstanbul’da salgına karşı mücadeleyi ve nelerin yapılması gerektiğini Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu değerlendirdi. 

HEM ÖZEL HEM KAMUSAL DÜZENLEME

Salgına karşı mücadelede söz konusu bilimsel veriler doğrultusunda günlük hayatın yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirten Hamzaoğlu, “Kişiler günlük hayatlarını ne kadar düzenleyebilirler? Kişilere bu sorumluluğu yüklemek hiç gerçekçi olmaz, hatta akıldışı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu durumda yaşamak için çalışmak zorunda olan insanlar karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla hem özel hem kamusal bütün çalışma alanlarının yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Bilimsel bilgi ışığında düzenlemeleri günlük hayata aktarmazsanız hastalık daha da şiddetlenerek yaygınlaşır” diye konuştu.  

ASIL ÖNLEM BULAŞIYI ÖNLEMEK

Hemen hemen tüm ülkelerin salgınla mücadeleyi hastane temelli ve hastanın tedavisi üzerinden başlattığının altını çizen Hamzaoğlu, önceliğin hastalığın yaygınlaşmasını önlemek olması gerektiğini belirterek, "Yani bulaşmasını önlemeye yönelik tedbirleri almak ve ortaya çıkmasını engelleyemediğiniz hastaların tedavisiyle ilgilenmektir. Türkiye’de ve dünyanın pek çok ülkesinde hastalığın bulaşmasını önleyecek yeterli önlemler almadı” diye belirtti.  

PARÇAYI BÜTÜNDEN AYIRAN SİSTEM SORUNU

2000’li yıllardan itibaren dünyada uygulanan sağlık sistemlerindeki reformların Türkiye’de AKP tarafından “Sağlıkta Dönüşüm” adıyla hayata geçirildiğini hatırlatan Hamzaoğlu, şöyle devam etti: “Birinci basamak diye ifade ettiğimiz insanların yaşam alanlarında, çalışma alanlarında sunulan sağlık hizmetleri listeye dayalı bir sistemle ortaya kondu ve kişilere koruyucu, tedavi hizmetler sunan;  sorunun çevresiyle ilgilenmeyen, onu başka kurumların ele aldığı sağlık hizmeti sunum sistemi biçimine dönüştü. Böyle olunca, örneğin bir apartmanda 5 tane Kovid-19’lu hasta olduğunda hepsinin hekimi ayrı ayrı oluyor. Dolayısıyla o apartmanda 5 tane hasta olduğunu kimse bilmiyor. Hatta liste tabanlı aile hekimliği nedeniyle aynı ailenin üyeleri birbirinden farklı aile hekimlerinin listesinde olduğu için, sistemin aynı ailede birden fazla kişinin hasta olduğunu bile bilmesi mümkün değil. Bütünden kopan parçalarla ilgilenen bir sistem olduğu için tüm dünyada çok büyük sorun yarattı. Bu yüzden aile hekimliği sistemini doğrudan doğruya bölge ve nüfus tabanlı bir sisteme hızlıca kaydırmak gerekir.”

YASAKLAR ÇÖZÜM DEĞİL 

Salgın sürecindeki yasaklar ve önlemlere de değinen Hamzaoğlu, sağlık sorununun çözümünde yasakların çözüm yolu olmadığına vurgu yaptı. Bilimsel bilgiler kapsamında neler yapılacağı, ne gibi önlemlerin alınacağını bilip bunu uygulamak gerektiğinin altını çizen Hamzaoğlu, “Yasaklar şu anda iktidarın korku salmasına, tahakkümünü arttırmasına neden oldu. Çok büyük bir hak olmasına karşın sağlık hizmeti ve ifade özgürlüğü hakkını talep edememe gibi durumlara yol açtı. Önlemlerin yetersizliğini ise zaten salgının zaman içinde büyümesinden görebiliyoruz. Hem hasta olanların sayısı artıyor hem de bu hastalık nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı artıyor. Sorunun büyüklüğünü göstermesi anlamında örneklersek, 100’den fazla sağlık çalışanı 50’den fazla hekimi kaybettik. Bunlar da alınması gereken önlemlerin kamusal olarak alınmadığının bir örneği olarak önümüzde duruyor” diye anlattı.

KRİTERLER DİKKATE ALINMADI

1 Haziran’da iktidarın “Normalleşme” adı verdiği ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) “Yeniden Açılım Süreci” olarak tanımladığı sürecin kriterleri açıklamış olmasına ve Türkiye’nin bu kriterleri taşımamasına rağmen bu süreci başlattığını hatırlatan Hamzaoğlu, "Bu kriterlerin hiçbirine yanıt aranmadan, gelişi güzel bir biçimde ‘normalleşme’ kararı verildi. Biliyoruz ki bu açıklamadan 14 gün sonra Türkiye’de salgın yeniden Nisan ayının başındaki hale gelmeye başladı. Bugün geldiği aşamada bunun da üzerine çıkmış durumda olduğunu gözlemleyebiliyoruz” dedi.

VERİLER DOĞRU DEĞİL

Salgına karşı mücadelenin Sağlık Bakanlığı tekelinde yönetildiğine de değinen Hamzaoğlu, “Salgına karşı mücadele toplumsal katılım sağlanarak tek merkezde yürütülür. Ancak bunun konu ile ilgili bilgisi, deneyimi olan, bu konu ile ilgili çalışmalar yapmış, alandaki verilere sahip yapıların, kişilerin ve kurumların dışlanmadan yapılması gerekiyor. Toplanan verilerin, ortaya çıkan bilgilerin sadece ilgililerden değil, bu ülkenin hiçbir yurttaşından saklanmadan paylaşılması gerekir. Sağlık Bakanlığı, bütün laboratuarlardan bu bilgileri alıyor ve açıklıyor. Ama biz alandaki arkadaşlarımızdan, elde ettiğimiz bilgiler göre Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı pozitif vaka sayıları ile laboratuarlardan çıkan sayı örtüşmüyor. Her seferinde onlardan çok çok düşük sayılar açıklanıyor. Şeffaflığın, katılımın olmadığını, yapılması gerekenlerin biliniyor olmasına rağmen yapılmadığını görüyoruz” diye belirtti. 

TOPLUM YARARI GÖZETİLMEDİ

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 27 Ekim’de İstanbul için yaptığı, “İstanbul’da durumu kontrol altına almazsak salgın baş edilebilir olmaktan çıkacak” şeklindeki açıklamayı değerlendiren Hamzaoğlu, “1 Haziran’dan önce dolmuşlarda, metroda, metrobüste yapılan uygulamalar kaldırıldı. Onlar geriye döndürülmedi. Ya da o zamanda da yapılmayan, fabrikalarda bulaşma özelliği dikkate alınarak, çalışma koşulları yeniden düzenlenmedi. Bunlar hızlıca görebildiklerimiz. Hastanelerde de maalesef yeni düzenlemeler yapılmadı. Aile hekimliği sisteminde bu döneme uygun yeni düzenlemeler yapılmadı. Dolayısıyla ne Türkiye özelinde ne İstanbul özelinde bu salgınla mücadelede doğrudan doğruya toplum yararına, o kaygıyı öne çıkaran düzenlemeler olması gerektiği gibi yapılmamıştır” diye konuştu.

Salgına karşı mücadelenin bu şekilde devam etmesi halinde hem pozitif vaka sayılarında hem yaşamını yitirenlerin sayılarında ciddi artışlar yaşanacağının altını çizen Hamzaoğlu, salgının bir deprem gibi doğa olayı olduğunu ve önlemler ile afete dönüşmesinin engellenebileceğine işaret etti. Önlemlerin kişilerin inisiyatifine bırakılmaması gerektiğini dile getiren Hamzaoğlu, devletin toplum yararını gözeterek önlemler alması gerektiğinin altını çizdi. 

İstanbul - MA / İdris Sayılğan

Kaynak: http://mezopotamyaajansi25.com/tum-haberler/content/view/114637