50/d Altında Güvencesiz Çalışma Kabul Edilemez, İlgili KHK Derhal İptal Edilsin!

Yazar / Referans: 
BAK
Tarih: 
07.09.2016

Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP), yükseköğretim sisteminin yüksek düzeyde öğretim üyesi açığı göstermesi, çok sayıda yükseköğretim kurumunun açılmasıyla birlikte nitelikli öğretim üyesi ihtiyacının ortaya çıkması üzerine geliştirilmiş bir sistemdir.

ÖYP sisteminde dâhil olan öğrenciler önce yeni açılmış ve nitelikli öğretim üyesi ihtiyacı bulunan bir üniversiteye atanırlar, sonrasında lisansüstü eğitim verebilen bir üniversitede eğitim almak üzere görevlendirilirler ve eğitimlerini tamamladıktan sonra atandıkları yani kadrolarının bulunduğu üniversiteye geri dönerler. Burada, görevlendirildikleri üniversitede eğitim aldıkları süre kadar zorunlu hizmet yapmakla yükümlüdürler. 

1 Eylül 2016 tarihli 674 sayılı KHK’nın 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu Ek 30 madde yasa maddesi düzenlemesi ile ÖYP (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) kapsamında 33’üncü madde kapsamında çalışan tüm araştırma görevlilerinin kadro statüleri değiştirilmiştir.  Aynı KHK’ya göre kadroya yeniden atanması (33.a) yapılmayanların mecburi hizmet yükümlülüklerinin kaldırıldığı, başka bir üniversitede ve yurt dışında eğitimde bulunanların ise bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üniversitelerinin talebi üzerine on beş gün içinde kendi üniversitelerine dönmek zorunda olduğu düzenlenmiştir.

Bu düzenleme ile ÖYP sistemi son bulmuş, ÖYP’lilerin kadro statüsü ortadan kaldırılmış ve kadroları akademinin en güvencesiz kadro statülerinden biri olan 50/D'ye dönüştürülmüştür. 

ÖYP, uygulandığı dönem boyunca işleyişi hukuken sorunlu bir kategori olup, bu sisteme dâhil olan birçok araştırma görevlisinin çeşitli hak ihlallerine maruz kalmasına neden olmuştur. Ancak yapılan bu düzenleme ile sorunların çözümünün tam aksine akademide güvencesizlik ve keyfiyetin daha da önü açılmıştır. 

OHAL dönemi gerçekleştirilen bu yasal düzenlemenin amacı akademik bir üretimin ve yeterliliğin sağlanması ile üniversitelerdeki nitelikli öğretim elemanı ihtiyacının karşılanması değil, itaat eden ve ihsan eyleyen akademik kadrolarının oluşturulması üzerine kuruludur.  

Öte yandan, OHAL dönemi yapılan bu yasal düzenleme OHAL ilanı gerekçesi olan darbe karşıtı mücadele ile bağdaşmamaktadır. Bu bağ/ilinti kurulmaksızın yapılan bu değişiklik dolayısıyla OHAL dönemi yasal kısıtlarına tabi değildir. İdari yargı yolu ve Anayasa’ya başvuru yolu açıktır. Bu hukuki mücadele kaçınılmazdır. 

Dahası süreli ve sınırlı olması gereken OHAL yasa hükümleri, bu konu özelinde görüldüğü üzere süresiz ve sınırsız bir etkiye neden olmaktadır. Çalışma hakkının ve kamu görevlisi olma hakkının gasp edildiği bu madde Anayasaya da aykırılık taşımaktadır. Özetle KHK’nın bu maddesinin hukuki aykırılığı tartışmasızdır.

Bu yasal düzenlemeyle,

ÖYP'li araştırma görevlilerinin tabi olduğu 2547 sayılı kanunun 33. maddesi ile “güvenceli” öğretim elemanı kadrosu ortadan kaldırılmıştır. Bir nevi “sınırlı” güvence unsuru olan mecburi hizmet sözleşmeleri kaldırılmış ve çalışma süresi lisansüstü eğitim ile sınırlandırılmıştır.

  • Mecburi hizmete dair imzalanan senetler bu yasa maddesi ile kaldırılmıştır. Senet baskısı ile bilim yapılamayacağı ve lisansüstü eğitim süresince tüm araştırma görevliliği yükümlülüğü gereğini yerine getiren kişinin bir de senet hükümleri ile bağlanması zaten kabul edilebilir değildir. Bu açıdan senetlerin iptali anlamına gelen yasa maddesi olumlu olsa dahi kararın bütünü itibariyle yaratılan belirsizlik  güvencesizliği sürdürmektedir.
  • Kadroya yeniden atanma işleminin (33.a) koşulları  muğlak hale getirilerek, nesnel değerlendirmelerin neye göre ve nasıl yapılacağı muğlaklığını sürdürmekte, bu muğlaklık da güvencesizliğin sürdürülmesi anlamına gelmektedir.  
  • Lisansüstü eğitim amacıyla bir başka üniversitede 2547 Sayılı Kanunun 35. maddesi kapsamında görevlendirilen araştırma görevlisinin kadro iadesi rektörlerin keyfine bırakılmıştır.
  • Lisansüstü eğitim veremeyen üniversitelerde kadroları bulunan ÖYP araştırma görevlilerinin geri çağrılmaları, lisansüstü eğitimlerin askıya alınabileceği ve temel hak olan eğitim hakkının engellenebileceği anlamına gelmektedir.  Bu durum neticesinde iş güvencesinin de kalmadığı açıktır. 
  • Kadro iadesi işlemleri ile lisansüstü eğitim için (muhtemel olarak kısa süreli) görevlendirmenin ilgili rektörlüklerin kararına bağlanarak araştırma görevlileri çalışma hayatlarında belirsizlik sürekli kılınmaya ve akademik üretimin süreci, niteliği sekteye uğratılmaya çalışılmaktadır.
  • 2547 sayılı kanunun 35. maddesine aykırı bir düzenleme yapılmıştır.

Birbiriyle çelişen iki kanun maddesi uygulamada çeşitli sorunlara ve farklılıklara sebep olacak, kamuda/üniversitelerde eşitsizliği üretecek nitelikte bir düzenlemedir.

  • Araştırma görevlisinin lisansüstü eğitimi tamamlanmaksızın kadro iadesine ilişkin Eğitim-Sen Genel Merkezinin davacı olduğu Danıştay 8. Dairesi Esas No:2016/2014 dosyadaki yürütmeyi durdurma kararı bu OHAL KHK maddesi ile bertaraf edilmeye çalışılmıştır. 

Mevzu bahis bu yasa maddesi yargıyı tanımamak anlamına gelmektedir. 

ÖYP’lilere çağrımız;

Her bir idari işleme karşı hukuki yollara başvurulmalıdır. 

Örgütlü mücadele olmazsa olmazımızdır. 

50/d’ye geçiş güvencesizliğin artması anlamına gelmektedir, kabul edilemez.

Bu düzenleme ÖYP’nin amacına aykırıdır. ÖYP’lilerin hâlihazırda atanarak görev yaptığı 33/a statüsü kazanılmış bir haktır. Hiçbir ÖYP’li 50/d gibi güvencesiz bir kadroya ilişkin başvuruda bulunmamıştır, aksine güvenceli olduğu için bu kadroyu tercih etmiştir.  Yasal düzenleme sonrası yeniden 33/a kadrosuna geçiş için üniversite idarelerinin şart koşacağı hususlar kabul edilemez.  

Kişilerin kadrolarının bağlı bulundukları kurumların rektörleriyle kuracakları kişisel telafi, telkin ve minnete dayalı ilişikler bir çözüm değil, aksine top yekûn bir güvencesiz geleceğin inşası anlamına gelmektedir. İdareler karşısında herhangi bir taviz, geri adım, özlük haklarının kaybedilmesine karşılık gelmektedir. Bu durumların usul veyahut örnek haline gelmemesi  için bilinçli olunmalı; bireysel bir kararı aynı durumda olan birçok ÖYP’li araştırma görevlisini de olumsuz etkileyeceği bilinmelidir. Bu süreçteki kolektif sorumluluğun ve ortak hareketin farkında olunması önemlidir. 

Tüm akademisyenlere çağrımız;       

OHAL dönemi çıkarılan bu yasa maddesi ile ortaya çıkan sorun sadece ÖYP’lileri ilgilendirmemektedir; bu düzenleme özgür, bağımsız, özerk olması gereken akademik ortama karşı yapılan açık bir saldırıdır. Kısa, orta ve uzun erimde akademiye ciddi zararlar verecektir. 

Bu zamana kadar ÖYP gibi “güvencelilik” kisvesi uydurulmuş bir kadroya dair sürekli üretilen sorunlara karşı sesimizi gerektiğince çıkaramadık. Bugün ÖYP’lilerin güvencesini savunabilmek, üniversitelerde oluşmuş tüm antidemokratik uygulamalara karşı çıkmak, mücadele etmek için tarihidir. 

Bilim, düşünce güvencesizlik ile üretilemez. Siyasi iktidarın tüm müdahalelerine ve güvencesizlik siyasalarına, uygulamalarına karşı bir arada, üniversitelerin tüm bileşenleri olarak karşı çıkmalıyız. 

Çağrımız!

Dayanışma ve mücadele! 

BAK-ÖYP Komisyonu