Öğrencilerle üretime devam: Yoldaşlarımızla birlikte atıldık

Yazar / Referans: 
Dilek Şen, Cumhuriyet
Tarih: 
30.10.2016

İhraç edilen akademisyenler arasında barış bildirisine imza atan, sol mücadelenin içinde yer alıp işçilerle dayanışan pek çok isim var. Her şeye karşın umutlular: “Öğrencilerimizle buluştuğumuz tek yer amfiler değil. Birlikte üretmeye devam.”

Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) aralarında çok sayıda muhalif öğretim üyesi ve öğretmenin de bulunduğu 10 bin 995 kişi kamudan ihraç edildi. İhraç edilen İstanbul Üniversitesi akademisyenleri Prof. Dr. Hakan Ongan, Yrd. Doç. Dr. Erhan Keleşoğlu, Dr. Mehmet Cemil Ozansü ve Doç. Deniz Morva Kablamacı ile konuştuk. Akademisyenler, gün boyunca susmayan telefonları ve öğrencilerinden gelen sevgi mesajlarıyla dayanışmayı büyütmeye kararlı.

‘Barış Bildirisi’nde de imzası bulunan İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde görev yapan öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Ongan, ihraç edilmesine şaşırmamış. “Zaten çok da dışında değildik, bekliyorduk. Gündelik hayatın akışı içinde olağanmış gibi değerlendirmek zorunda kalıyorsunuz” diyor. “Umutsuzluk aşılamak istemediğini” her cümlesinin başına ekleyerek, özenle seçiyor söyleyeceklerini ve şöyle diyor: “Asıl büyük öfkem, memleketin gittiği yerle ilgili. Kaygımızın giderek artacağı bir döneme doğru hızla gidiyoruz. Yani çok daha kötü şeylerin olabileceğini düşünüyorum.”

Ongan, kararı duyduğunda ise kendisinden çok arkadaşları için üzülmüş, “Hepsi, işçi sınıfı içerisindeki eylemlerde beraber olduğum insanlar. Erhan arkadaşımın yeni doğan bir çocuğu var, aklıma o geldi. Öğrendiğizde, tüm bunlar bir film şeridi gibi geçiyor gözünüzden. Bugüne kadar yaptığımız ne varsa devam edeceğiz. Bir grev kararı alırsak yine grevde olacağız. Bundan sonra da elimizden ne geliyorsa yapacağız, bu yol aynı şekilde devam edecektir. Tarihten umutluyum. Kısa dönemde çok çok iyimser olmamakla beraber, tarih kimin haklı ya da haksız olduğunu, kimin ne olduğunu çok net bir şekilde gösterecektir.”

Korkunç kutuplaşma

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde görevli Yrd. Doç. Dr. Erhan Keleşoğlu da ihraç edilmesine “hiç şaşırmamış”. Keleşoğlu, son kararnamenin barış bildirisine imza atan ve “atmayan” akademisyenleri kapsadığını vurgulayarak, “Zaten ülke bir kâbusun içerisinden geçiyor. Karanlık bir dönem bu. Kocaeli Üniversitesi’nde, Eskişehir’de, Ankara’da arkadaşlarımız daha önce atılmıştı. Hepsi muhalif kanatta yer alan insanlar. O isimleri görmek bizi şaşırtmadı, yoldaşlarımızla birlikte ihraç edildik. Bu korkunç kutuplaşma ortamının, ülkeyi daha da büyük bir buhranın içine sürüklediğini görüyorum ve bu canımı çok acıtıyor. Özellikle de çocuğu yeni doğmuş bir baba olarak, oğlumun geleceği için kaygı duyuyorum” ifadelerini kullanıyor. “Barış bildirisine imza attığınız için pişman mısınız” sorumuza ise, kesin ve net bir dille “Değilim” yanıtını veriyor. Keleşoğlu’nun, öğrencilerine de bir notu var: “Onları çok seviyorum. Onlarla hakikaten çok güzel şeyler yaşadım, hepsini özleyeceğim.”

Tedbirler devleti

İstanbul Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi asistanlarından Dr. Mehmet Cemil Ozansü karar için “OHAL standarlarının ötesinde bir yetki aşımı” tanımlaması yapıyor ve şöyle diyor: “Bir kanun devletinden tedbirler devletine geçiş söz konusudur. Bu, totalitarizmin, otoriterleşmenin hukuk sahasındaki bir görüşünüdür aslında.” Bu uygulamaları “üniversiteler üzerindeki genel dönüşümün bir ifadesi” olarak niteleyen Ozansü, “Burada yapılan tasfiye, doğrudan bir sınıf mücadelesinin sorununu barındırıyor. Bu tasfiyeler, sol tandanslı kimselere, Eğitim Sen’lilere yöneliktir” ifadelerini kullanıyor.

Üretmeye devam

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin öğretim üyelerinden Doç. Deniz Morva Kablamacı ise öfkeli ve üzgün olduğunu söyleyerek, “Sınıfta olmaktan beni alıkoydukları için üzgünüm. Ders saatimde gidip öğrencilerimle kucaklaşacağım; onlara, inandıkları yerde durmalarını söylemeye devam edeceğim. Bizim buluştuğumuz tek yer amfiler değil, birlikte üretmeye, okumaya ve yazmaya devam edeğiz” diyor.