Tuğçe Erçetin'in Beyanı

Yazar / Referans: 
Hikmet Adal, Bianet
Tarih: 
20.09.2018

"Barış metnini imzalamak hem ifade özgürlüğüm ile alakalıdır hem de vatandaş olarak sorumluluğumdur. Bu sebeple hem akademik hayatımda hem de vatandaş olarak sorumluluk almak istedim."

Bilgi Üniversitesi imzacılarından doktora öğrencisi Tuğçe Erçetin Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.

Akademi yalnızca belli kavramları ve olayları anlamlandırmaya çalışmaktan ziyade gündelik hayatın akışında objektif ve bilimsel temellerde öğrenilenleri ve tartışılanları sorgulamalıdır ve onları hayata dahil etmelidir. Bir sosyal bilimci adayı olarak üzerinde düşündüğüm ve kendime dert ettiğim meseleler yalnızca akademik yazılar ve konuşmalar içerisinde kalmamalı diye düşünmekteyim. Her zaman daha fazla düşünülmeli, tartışılmalı, sorgulanmalı ve kamuya açık hale getirilmelidir. Aksi takdirde eşitsizlik, adaletsizlik, çatışma, yoksulluk gibi kavramların pratikte yeniden üretildiği ama hiçbir çözüme kavuşmadığı bir dünyanın içinde hapsolunur. Çözümsüzlük uzun vadede daha sancılı sorunları meydana getirir.

Şiddetin ve çözümsüzlüğün gün geçtikçe yıpratıcı olduğu ortamda sessiz kalmak imkânsız hale gelmeye başlamıştı. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir yurttaşı olarak bunu bir dert ve aynı zamanda bu derdi de bir sorumluluk olarak algıladım. Barış bildirisine de Türkiye'nin bir vatandaşı olarak bu amaçla imzaladım. Çözümsüzlüğün sona erdirilmesi ve böylece çeşitli müdahaleler nedeniyle sivillerin durdurulmuş hayatlarının devam ettirilebilmesi için. Bildiğimiz gibi savaş veya çatışma ortamlarında siviller yaralanmakta, hayatlarını kaybetmekte ve kalan hayatlarını travmayla geçirmektedirler. Bu sivil halkın yaşam hakkını ihlal etmek demektir.

Uzun yıllardan beri süregelen ve ne yazık ki bir uzlaşmanın sağlanamadığı ve bu uzlaşmasız ortamın da en çok sivillere zarar verdiği aşikardır. Çatışmanın devam ettirilmesinin aksine bir uzlaşma ortamının yaratılması gerektiğini acil bir zorunluluk olarak görüyordum, çünkü sivillerin zarar görmemesi için ancak barış çözüm olabilir. Hiç kimseden bir baskı görmeden, internet ortamında var olan metni bir barış çağrısı olması sebebiyle anayasal hakkımı kullanarak ve barışın talep edildiğini ve barışa ihtiyaç duyulduğunu gösterebileceğine inanarak imzaladım. Yaşananlarla ilgili kapsamlı ve tarafsız haber kaynağı bulunamadığından dolayı bilgi sahibi olmak mümkün değildi, fakat sivil halkın sokağa çıkamadığına, buzdolabında cesetlerin saklanmak zorunda kalındığına ve gündelik hayatın devam ettirilemediğine dair şeyler duyuyorduk. Bu yaşanılanları yalnızca duymak ve karşılığında hiçbir şey yapamamak insanın kendini ve insanlığını sorgulaması için yeterli bir sebep haline gelmişti.

Doğrusunu söylemek gerekirse, bu çaresizlik ve çözümsüzlük söylenen ve yapılan her şeyi küçümsememe de neden olmuştu. Yine de demokratik bir hakkım olarak sormayı ve talep etmeyi tercih ettim. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olarak bilgi edinmeyi ve ifade özgürlüğünü hak olarak görmekte ve bilgi sağlayarak hesap verebilir olması gereken mercilerle temas kurulması gerektiğini düşünmekteydim. Bununla beraber demokrasi sadece seçimlerden ibaret olmamakta, halkın talep edebilmesi ve devletlerin de cevap-hesap verebilmesi demektir. Demokrasi aynı zamanda anayasa altında ifade özgürlüğünü barındırdığı gibi eleştiriyi de kamusal alanda dahil etmektedir.

Belirtmem gerekir ki, barış metninii imzalamak hem ifade özgürlüğüm ile alakalıdır hem de vatandaş olarak sorumluluğumdur. Bu sebeple hem akademik hayatımda hem de vatandaş olarak sorumluluk almak istedim. Yasal olmayan hiçbir örgüte üye olmamakla birlikte bu örgütleri övmem ve desteklemem de bahsettiğim nedenlerden ötürü söz konusu değildir. Son olarak bir şey söylemek istiyorum, bugün burada olmak, bu savunmayı yapmaya zorunlu bırakılmak, bildiriye imza atmaları sebebiyle işlerinden çıkarılan hocalarım ve arkadaşlarımın yaşadıkları da bahsetmiş olduğum hak ve özgürlüklerin ihlalidir. Bununla beraber "bu suça ortak olmayacağız" demek herhangi bir şiddet çağrısı yapmamakta ve suç unsuru olmamaktadır, yalnızca ülkenin vatandaşlarının maruz kaldığı koşullara dikkat çekmektedir ve ifade özgürlüğüdür, bu yüzden hakkımda beraat kararının verilmesini talep ediyorum. (TE/HA)

Kaynak: https://bianet.org/bianet/insan-haklari/201013-tugce-ercetin-in-beyani