Barış için Akademisyenler hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla açılan davalar yarın başlıyor.

Kürt sorununda “çözüm süreci” olarak adlandırılan iki yıllık dönemin sonlandırılmasıyla başlayan çatışmaların yarattığı ağır kayıplara karşı, 11 Ocak 2016’da “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyle barış çağrısı yaptıkları için hakaretler, tehditler, ihraçlar, tutuklamalar ve daha bir dizi baskıya maruz kalan Barış için Akademisyenler şimdi de ağır ceza mahkemelerinde yargılanacak.

The penal case against the signers of the Academics for Peace petition is a shocking miscarriage of justice, which friends of the Turkish people can only view with dismay.  The wording of the indictment, throughout, makes it clear that the case is an assault against fundamental rights of free expression that should be zealously safeguarded.  To take only one example, the signers are accused of calling on the government “to lift the curfew, punish those who are responsible for human rights violations, and compensate those citizens who have experienced material an

"Bu Suça Ortak Olmayacağız" mottosuyla yola çıkarak ortak bir barış bildirisine imza atan, Barış İçin Akademisyenler topluluğu, bildirinin yayınlandığı 11 Ocak 2016 tarihinden itibaren tehdit edildi, hedef gösterildi, ihraç edildi, çeşitli suçlamalara maruz bırakıldı. Barış talebiyle yola çıkan akademisyenlerin dava süreci ise 5 Aralık'ta başlıyor.

In January last year, more than 2,000 academics, mostly Turks, petitioned the Turkish parliament calling for an end to what they said was the “deliberate planned massacre” and “deportation of Kurdish people” since the resumption of conflict with Kurdistan Workers Party (PKK) separatists the previous July.