EUA Statement condemning the forced resignation of 1577 university deans
Following Friday's coup attempt in Turkey the education sector, including the higher education sector, has been targeted, as have many other public sectors.
Following Friday's coup attempt in Turkey the education sector, including the higher education sector, has been targeted, as have many other public sectors.
SAR urges expression of support for Turkey’s threatened higher education sector
Posted July 19, 2016
July 19, 2016—Scholars at Risk is gravely concerned about sweeping actions against Turkey’s higher education sector, including forced resignations, suspensions, and travel bans, reportedly affecting thousands of individuals, in Turkey and abroad.
CHP'li Tanrıkulu, "Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza attığı için soruşturmaya uğrayan akademisyen sayısı kaçtır?" diye sordu.
CHP PM üyesi ve İstanbul Milletvekili Sezgin tanrıkulu TBMM'ye soru önergesi verdi. Tanrıkulu Binali Yıldırım tarafından yanıtlanmasını istediği soru önergesinde "Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza attığı için gerek üniversite ve YÖK tarafından gerekse adli makamlarca soruşturmaya uğrayan akademisyen sayısı kaçtır?" diye sordu.
Tanrıkulu'nun TBMM'ye sunduğu soru önergesi şu şekilde:
Sevgili Barış İçin Akademisyenler,
Bildiğiniz üzere, bir süredir gerek BAK’ın ana gövdesi ve gerekse BAK Hukuk olarak, 20 Temmuz günü Ankara buluşmasına ve YÖK’te yapılacak sözlü savunmalara kilitlenmiş durumdayız. Savunma hazırlıkları ve hep altını çizdiğimiz üzere savunmanın ayrılmaz bir parçası olan dayanışmanın büyütülmesi çalışmaları, tarih belli olduğu günden bu yana sürüyor.
Turkish scholars have been subject to heavy pressures and constraints since the declaration of the petition “We’ll not be a party to this crime” launched by the Academics for Peace initiative in mid-January. In Mersin, a middle-sized city on the Mediterranean Coast, this climate of pressure has been experienced in an accentuated manner as the twenty-one petitioners of the city's University have since then faced very serious threats and sanctions.
Barış için Akademisyenler tarafından hazırlanan “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisinin ilanından sonraki süreçte Türkiye genelinde imzacı akademisyenlere yönelik yoğun bir baskı ortamı oluşturuldu. Türkiye genelindeki baskının özel bir versiyonu da Mersin’de hayata geçirildi. Mersin Üniversitesi’nden “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atan 21 akademisyen ilk günlerden itibaren çeşitli baskılara ve hukuksuz uygulamalara maruz bırakıldı.
Bilindiği gibi Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulu, Barış İçin Akademisyenler metnine imza atan farklı üniversitelerden 35 öğretim üyesinin “kamu görevinden çıkarılması”na ilişkin talepleri 20 Temmuz 2016 tarihinde karara bağlayacak. Hemen bu karar öncesinde, Danıştay 8. Dairesi 09.03.2016 tarih ve E. 2016/1221 sayılı kararla Yükseköğretim Genel Kurulu’nun 12.11.2015 gün ve 2015.14.486 sayılı kararının yürütmesini durdurduğu için Yüksek Disiplin Kurulu’nun bu alanda bir yetkisi kalmamış olup, alabileceği tek karar yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle kamu görevinden çıkarma taleplerinin reddedilmesi olmalıdır. İşin aciliyetine binaen bu hukuki görüşün hazırlanması ve kamuoyunun bilgisine sunulması zorunlu hale gelmiştir.
Barış istediği için hapis yatan akademisyenlerden Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, “Bu ülkeye acilen barışı getirmemiz lazım. Sayımız az değil, sözümüz çok güçlü, çok haklıyız ve dürüstüz. Ben umutsuz değilim” diyor. Cezaevinden çıkar çıkmaz hızla derslere başlamış, hatta ek ders bile yapmış. Şimdi, öğrencileriyle dönemi bitirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyor. Pozitif, enerji dolu, öğrencilerini ve mesleğini çok seven, mücadeleye âşık bir kadın.
YÖK’ten gelen tebligatı okudukça şaşkınlığı artıyordu.
“Ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yürütülmekte olan terörle mücadele eylemlerini katliam ve kıyım olarak niteleyen ‘Barış İçin Akademisyenler’ adlı bildiriyi imzalamak suretiyle ‘Yasaklanmış her türlü yayın veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek’ disiplin fiilini işlediğiniz iddiasıyla Üniversitenizce hakkınızda yapılan soruşturma sonucunda ‘Devlet memurluğundan Çıkarma Cezası’ ile cezalandırılmanız teklif edilmiştir.”
The case of Academics for Peace in Turkey shows us academics trapped between authoritarianism and precarity, and why international solidarity has become crucial.
Within the academic world, the long-awaited summer is the prize one gets after hectic semesters. It offers a welcome break from the immediacy and constancy of teaching, from committees and administrative work, giving one the ability to slow down, to breathe, and focus on research and writing.
For many Turkish academics, however, this one is bound to be a summer of heated legal battles, harassment, and uncertainty instead of being a much needed-break.